6 Şubat 2012 Pazartesi

Michael Snow'un eserleri 25 Şubat'a kadar Aksanat'ta. KAÇIRMAYIN!


Evet, Küçük Sinemalar bu konuda daha önce yazı yazmadığı için tutuksuz yargılanmalı, haklısınız. Suçumuzu kabul ediyor, pişmanlığımızı açıkça ilan ediyoruz.

Rüya gibi zaten. Sadece deneysel sinemanın değil, tüm sinema tarihinin en büyük 20-30 yönetmeni arasında büyük bir içrahatlığı ile sayılabilecek Michael Snow, evet T-H-E Michael Snow'un videolarından oluşan bir sergi şu anda İstanbul'da Aksanat'ta devam ediyor. Bu sergi 18 Ocak'ta başladı, bugün Şubat'ın 6'sı, yani tam 19 gün gecikmeli olarak yazıyoruz bu yazıyı. Ulan o zaman siz ne işe yararsınız diye soracağınız tutarsa, ne diyelim, haklısınız. Neyse, geç olsun, güç olmasın deyip kendimizi avutuyoruz.





Bu sergi 25 Şubat'ta bitiyor. Yani halen gidip görecek BOLCA vaktiniz var. Belki birileri kızacak ama, etrafta 'sanat' diye bize pazarlaması yapılan binlerce şeyin arasında Michael Snow'un eserleri o kadar gerçek, o kadar insan, o kadar güzel, o kadar dahiyane duruyor ki. Ve tabi, bu sefer 10 saniyenizden daha fazlanızı ayırmanız gerekecek bu ilk bakışta basit görünen başyapıtların hakkını verebilmek için.

Önce isterseniz Michael Snow kimdir, ordan başlayalım. CFMDC'nin (Canadian Filmmakers Distribution Center / Kanadalı Yönetmenler Dağıtım Merkezi) biosunu da okuyabilirsiniz.

1929 doğumlu Michael Snow birçok medyada çalışan ve bunların hepsinde müthiş eserler üreten bir sanatçı: film, fotoğraf, holografi, müzik, kitap, video, ses enstallasyonu, heykel, resim ve çizim. Snow, Kuzey Amerika deneysel sinemasının babalarından. 1967'de yaptığı Wavelength halen o dönemin en önemli eserlerinden sayılıyor ve deneysel sinemaya azıcık yer veren kitaplarda bile yer bulan nadir deneysel filmlerden. 1974'te yaptığı 270 dakikalık Rameau's Nephew by Diderot (Thanx to Dennis Young) by Wilma Schoen ise belki de Michael Snow'un başyapıtlarının başyapıtı. Filmlerinde, videolarında ve diğer tüm eserlerinde, kavramsal olanı biçim olarak da güzel olan ve bu ikisinin birbirinden ayrılamayacağı müthiş bir potada eritiyor. Snow'un yapıtlarını izlerken insanın aklından binbir düşünce geçiyor ama aynı zamanda yapıtlar, izleyicinin hep o anda bakmakta olduğu şeye özellikle dikkat etmesini sağlıyor. Yani 'burda', 'şimdi' olan ve deneyimi yaşayan kişinin o anda yaşamakta olduğu deneyime çok önem veren yapıtlar bunlar. New York'ta kendisine konuyla ilgili bir soru sorduğumda da bana kavramsal olanla duyusal olanın birbirinden ayırt edilemeyeceğini ima eden bir cevap vermişti. Neredeyse tüm eserlerinin derinliklerine işleyen mizah ise ekmek kadayıfının üzerindeki kaymak gibi.

Zaten CFMDC'nin sayfasında da belirtildiği üzre, Snow eserlerini 'duyusal felsefe' olarak niteliyor ve 'Bir medyayı diğerlerinden ayıran temel özellikler nelerdir?' sorusunu soruyor.

Ve hepimizin bildiği üzere, sinemanın materyelleri, yani özü, ışık ve zaman (hikaye, karakterler, psikolojiler veya hareket değil).

Aksanat'taki işler için de bütün bunlar geçerli tabi. 83 yaşında halen Michael Snow'un ne kadar üretken olduğunu ve halen gücünden birşey yitirmediğini gayet açıkça görebiliyoruz.

Aslında burada bu eserler hakkında da birşeyler karalamak isterdim ama siz de takdir edersiniz ki bu kadar büyük deneyimleri bazen kelimelerle anlatmak çok zor olabiliyor. Umuyorum ki, Aksanat'a önümüzdeki günlerde birkaç kere daha uğradıktan sonra eserlere özel birşeyler de yazabilirim. Şimdilik oradaki favorilerimin SSHTOORRTYPiano Sculpture, Condensation: A Cove Story ve tabi ki That/Cela/Dat olduğunu söyleyebilirim.




Bence 2005 yılının en büyük sinema olayı olan SSHTOORRTY videosu için Michael Snow şöyle diyor: ''Bu resim hakkında bir 'resim'. Renklerin hareketli bir şekilde birbirine girmesi beni çok ilgilendiriyordu. Renkleri de aralarındaki ilişkilerin nasıl olacağını tahmin etmeye çalışarak seçtim. Bu 'görüntülü' bir iş ve benim için birşeye o anda bakıyor olmanın deneyimi, izleyicileri 'başka dünyalara' götürmekten çok daha önemli.''

Yazının tamamını İngilizce olarak burdan okuyabilirsiniz.

Son olarak da üstad ile güzel bir röportaj.

Aksanat'a ve bu sergide emeği geçen herkese bu müthiş deneyim için teşekkür ediyoruz!



Hiç yorum yok: