21 Ağustos 2008 Perşembe


Bir iki ay once Noyan & Noyan'dan bahsetmistim- simdi ise internet sayfalarini kesfettim! Tum Super 8 film islemleriniz icin, tum tavsiyelerimle:

http://www.noyan-noyan.com/

13 Haziran 2008 Cuma

Istanbul'da Nam June Paik


(Resim: Albright-Knox'un sitesinden Paik'in Piano Piece isimli, 1993 yılında yapılmış işi.)

Haziranın 21'inden Temmuz'un 19'una kadar Mısır Apartmanlarında bulunan URA! galerisinde Nam June Paik'in Beatles Electronique isimli parçasını görme imkanı bulacağız. Hem televizyon hem de video'nun sorunları ve olasılıkları üzerine ciddi ciddi düşündüren, iki sene önce kaybettiğimiz bir sanatçı Paik. Daha önce de ilginç işler getirmiş olan ve aralarında Kenneth Anger'in filmlerini, hem de çıkartabildiğim kadarıyla film halinde getiren bu galeriye göz atmak lazım.

URA Website
http://www.ura-project.org/

URA Blog
http://uraistanbul.blogspot.com/

UPDATE (18/6/08): Kenneth Anger'in filmleri daha gösterilmemiş. Gösterildiğinde de film halinde gösterilecekmiş. Bunun için ise daha bir tarih belli değil, ama emin olun ki olduğunda URA!'nın blogunda görebilirsiniz.

10 Haziran 2008 Salı

Türkiye'de Deneysel Sinema

(Resim: Andy Warhol ve Jonas Mekas, Mekas'ın Scenes from the Life of Andy Warhol isimli filminden)

Türkiye'de deneysel sinema ne durumda? Kimler, neler çekiyor, kimler bu iş'le uğraşmış? 'Deneysel sinema' lafını çok duyarız; böyle adlandırılan filmlere yanlızca başarısız olduğundan dolayı böyle bir isim verilmiş olmasınıda. Gerçek payı yok değil tabii, özellikle deneysel sinemanın tarihini bilmeyenler için, deneysel sinemadan yanlızca David Lynch anlayanlar için. Ki 'deneysel', 'avant-garde', 'sanatçı filmi', 'şiir film', 'yeraltı film' gibi ve daha birçok isimlerle andığımız filmlerin oldukça uzun bir tarihi var, hatta sinemanın başlangıcına kadar gidiyor bu iş. Bu isimler altında film yapan sinemacılar üzerine Türkiye'de şu ana kadar neler yapılmış, neler gösterilmiş?

Sabri Kaliç'in Deneysel Sinemanın Kısa Tarihi isimli tez çalışması olduğunu zannettiğim kitap 1992 yılında Hil Yayınları tarafından basılmış ve halen kitapçılarda bulunabiliniyor. Kitap'ın sorunsuz olduğunu söylemek ya da detaylı olduğunu söylemek yanlış olur; ama bazı önemli sinemacılar hakkında dilimizde bulunulabilinen tek kaynak olduğu da bir gerçek. Kaynakçası oldukça iyi kitaplarla donatılmış olmasına rağmen, esas olarak Sheldon Renan'ın 1967 senesinde çıkmış An Introduction to the American Underground Film isimli kitabını kullanıyor.

Bu kitapdan çıkardığımız kadarıyla Werner Nekes bir ara Türkiye'de bir seminar vermiş. Tahminimce yanında bir iki film de getirmişdir. Belki kendi filmleri, ya da başkaları... kim bilir? Belki siz biliyorsunuzdur...

Tek tük başka gösterimler hakkında da duymuşluğum var... 1999'daki 6. İstanbul Biennial'inde Gregory Markopoulos'un bir işi de gösterilmiş. Bununla birlikte Sevin Okyay ve Tuna Erdem'de onun filmleri hakkında bir sunum gerçekleştirmişler. Ondan sonra'da Bilgi Üniversite'sinde bir seri 'deneysel' film gösterilmeye başlanmış, ama hangileri ve nasıl gösterildiğini de bilmediğimi belirtmeliyim.

Ankara'da bir ara Kızılay'daki Eylül Kafe'de de gösterimler oluyordu, ama bunlar hep videodaydı...

Başka başka neler var, neler oldu acaba? Zamanında Sinematek'de gösterimler oldu mu acaba?

Tabii ki, Eylül Cafe'nin yaptığı gibi, bazı yerler bu filmleri video'da göstermiş olabilir. Sonuçta artık Maya Deren'in, Stan Brakhage'in ve daha bir çoğunun filmleri DVD'de bulunuyor, UbuWeb'de, Youtube'da izlenilinebiliniyor. Ama bu işleri video'da görmüş olmak, Matisse'in bir posterini görmüş olup, bu resmi gerçekten 'gördüğümüzü' söylemek gibi bir şey. Filmden video'da, özellikle bu filmlerde kaybolan, anlaşılmayan o kadar çok şey var ki...

Ve tabii ki, bu eserleri film halinde kiralamak da pahalı.

Ama niye olmasın?

4 Mayıs 2008 Pazar

20 kuruş per second


ekrem'e teşekkürlerimizle... hem bu blog için hem de bilgiler...

türkiye'de super-8'le ilgilenen bir yer olduğunu bile bilmiyordum...

belki sanata çok materiyalist bir yaklaşım olacak ama şöyle bir hesap yapalım: 2.5 dakikalık Super-8 filmin kendisi 12 dolar, banyosu da yine 12 dolar. basit bir hesapla ve günümüz parasıyla, bu illetin saniyesi 20 kuruşa geliyor. saniyesi aşağı-yukarı 3 kuruşa gelen mini-DV'ye göre bir servet yani. ama bu aynı zamanda şu demek oluyor, o düğmeyi kendinize doğru çekip her çekmeye başladığınızda, ve o tıkır tıkır dönen film sesini duyduğunuzda (bende Nizo var) çok değerli birşeyi tüketmektesiniz. o yüzden her seferinde mini-DV'ye göre çok daha dikkatli ve çok daha seçici kararlar vermek zorundasınız. ben super-8'te çektiğim şeylerin mini-DV'de çektiklerimden ortalamada çok daha iyi olduğunu düşünüyorum çünkü super-8'te boşa çekmek diye birşey yok... içlerindeki bazı şeylerin de (şimdi maalesef çizilmemiş olsalar) hala çektiğim en iyi şeylerden olduğuna şüphem yok.

kimse yanlış anlamasın, mini-DV çalışan biri olarak yazıyorum bunları, ekrem serdar ekrem'in dediği gibi ikisi ayrı boyalar, ayrı ihtimaller...

niye uzun süredir Super-8 çekmediğimi bir ara yazarım, Super-8'de aşık olup da mini-DV'de bulamadığım imkanları da...

herkese sevgiler,

14 Nisan 2008 Pazartesi

Turkiye'de Super8


(Scott Puccio'nun The Film of a Thousand Nights and a Night isimli 16mm'lik filmlinden kareler.)

Geçen gün, Benim Sinemalarım isimli internet sitesinde, Super8 üzerine olan bir tartışma ve görüş alış verişine rastladım. Forum'daki tüm yazılanları daha okuyamadım, ama aklıma gelen bazı şeyleri yazasım geldi.

İlk olarak şöyle bir durum var: Türkiye'de Super 8mm Noyan & Noyan sayesinde bulunuyor. Noyanlardan hem film alabilirsiniz, hem kamera kiralayabilirsiniz, hemde, gerekiyorsa, asistan tutabilirsiniz. Yaptıkları işi çok seven, çok iyi bilen, fiyatları dünya genelinde gerçekten harika olan ve her konuda yardımcı olduklari için benim çok sevdigim, İstanbulda yaşayan bu iki kardeşe yandaki email adresinden ulasabilirsiniz. Şu an filmlerini banyo ve telesine icin Almanya'ya gönderiyorlar: murat@noyan-noyan.com

Tabii, insanlari filmden korkutan ve üzen ilk şey fiyatı, özellikle videonun bu kadar kolay bulunabildiği günlerde. 2 1/2 dakikalik bir şey için bu kadar para değer mi? Tabii, insanlar film ve video arasindaki farkı da küçümsüyorlar. Super8 denildiğinde ilk akla gelen 'nostaljisi', ve film kelimesi de akla ilk 'guzelligi' geliyor... aslında, belki de video ile filme iki tane apayrı 'boya' gibi bakmak daha doğru. Bir tanesinde yapabileceğini, öbüründe yapilamadiği söylenebilinir. Bu konuda, ingilizceniz varsa, Fred Camper'in bu yazisini (ve genel olarak obur yazılarinıda) çok tavsiye ederim. O yazıdan bir örnek vermek gerekirse: Mesela, filmde görüntüler aslinda hep söylediğimiz gibi 'hareket' etmiyor. Karelerin ilerlemesini asla görmüyoruz. Tek gördüğümüz sabit şekilde tutulan fotoraflar, hemde saniyede 24/25 tanes. Film'de hareket algılamamızın nedeni de gözümüzün 'tembelliği'. Video'da ise görüntü hep hareket ediyor, ne formatta olursa olsun. Sizce, yukarıda koyduğum filmi izlemeye kalksak neler görürüz?

Bu tür düşünceler ilginizi çekiyorsa, ve filmle de çalışmayı seviyorsanız, yanda linkini koyduğum Helen Hill'in Recipes for Disaster isimli 'el kitabı' da ilginizi çekebilir. Mesela yanlızca o Super8 kutusu ile, kamerasız bir film yapmak fikri ilginizi çekerse...

Şimdilik bu ilk yazıyıda burada sonlandıralım.