Brakhage - "Dante Quartet" 'ten
Bu sözleri deneysel sinema hakkında yaptığım bir sunum için Türkçe'ye çevirmiştim. Umarım başkalarına da faydalı olur. Altını çizmem gereken tek şey, bazen bu sözleri çevirirken tek başlarına anlam ifade edebilmeleri için azıcık değiştirmiş ya da basitleştirmiş olabilirim (mümkün olduğunca konuşan kişinin sinema felsefesine bağlı kalarak). Bu sözlerin orijinalini bilenlerin değişik çeviri önerilerini de hep duymak isterim, sonuçta bu sözlerin Türkçe'de daha sık duyulması gerekiyor artık:
Peter Kubelka:
"Bütün deneylerimi kurgu masasında bıraktım, gördüğünüz bitmiş bir filmdir."
Jonas Mekas - Sinemanın 100 yılına karşı manifesto (Şubat 1996):
Bildiğiniz gibi bu dünyayı ve üzerindeki herşeyi Tanrı yarattı. Ve herşeyin mükemmel olduğunu düşündü. Tüm ressamlar, ve şairler, ve müzisyenler şarkılar söyleyerek yaradılışı kutladı ve herşey iyiydi. Ama tam değil. Bir şey eksikti. Bu nedenden 100 yıl önce Tanrı film kamerasını yaratmaya karar verdi. Ve bunu yaptı. Ve sonra bir yönetmen yarattı ve ona bunları dedi "Al sana film kamerası denen bir alet. Git ve film çek ve yaradılışın güzelliğini ve insan ruhunun hayallerini kutla, ve eğlenmeyi unutma.
Ama şeytan bu işi sevmedi. O yüzden kameranın önüne bir para çantası koydu ve filmcilere, "neden dünyanın güzelliğini ve ruhunu kutlayasınız ki, bu alet ile para kazanabilecekken?" dedi. Ve inanın veya inanmayın, bütün yönetmenler paranın peşinde koştular. Tanrı bir hata yaptığını farketti. Bu nedenle 25 yıl sonra, hatasını düzeltmek için, Tanrı bağımsız avant-garde sinemacıyı yarattı ve ona dedi, "Kamera burada. Al bunu ve yaradılışın güzelliğinin şarkısını söyle, ve eğlenmeyi unutma. Ama bunu yaparken zorlanacaksın çünkü bu alet ile hiç para kazanamayacaksın."
(...)
Herkesin başarmak ve satmak istediği bu zamanlarda, görünmeyenin, para veya ekmek getirmeyen, yakın tarihte, sanat tarihinde ya da herhangi bir başka tarih kitabında yerini alamayacak, kişisel şeylerin peşinde koşmak için, sosyal ve günlük dokuları kucaklayanları kutlamak istiyorum.
Bilgi otoyolunun tam ortasında ayaktayım ve kahkahalarla gülüyorum. Çünkü Çin'deki küçük bir çiçeğe konmuş bir kelebek daha şimdi kanatlarını çırptı, ve ben biliyorum ki tüm tarih ve kültür bunun sonucunda kökten değişecek. Biryerlerde, New York'un güneydoğusunda biryerlerde, bir kamera daha şimdi hafif ve yavaşça bzz diye bir ses çıkardı ve dünya artık eskisi gibi olmayacak. Sinemanın gerçek tarihi görünmeyen tarihidir. Bir araya gelen, sevdikleri şeyi yapan arkadaşların tarihidir. Bizim için, sinema, projektörün her yeni bzzında, kamera her bzz ettiğinde başlar. Kameramız her bzzzladığında, kalplerimiz ileri doğru sıçrar arkadaşlarım.
Stan Brakhage - Metaphors on Vision - 1964 - Görme Üzerine Mecazlar:
"İnsanların koyduğu perspektif kuralları tarafından yönlendirilmeyen bir göz düşünün… Kompozisyon mantığı tarafindan önyargılara boğulmamış, şeylere isimlerine göre tepki vermeyen, onun yerine hayatta her karşılaşılan objeyi bir macera sonunda algılayan bir göz… Yeşil kelimesini bilmeyen bir bebek için sizce çimlik bir alanda kaç değişik renk vardır? Şartlanmamış bir göz için ışık kaç tane gökkuşağı oluşturur? Peki bu göz ısı dalgalarını da hissedebilir mi acaba? Ne olduğunu anlamadığımız şeylerle dolu, sonsuz hareketle hayat saçan ve sayılamaz renk tonundan oluşmuş bir dünya düşünün. Herşeyin kelimelerle tanımlanmadığı bir dünya düşünün."
Fred Camper:
"Brakhage'ın sanatı daha önceden sindirilmiş duyguları, öngörülebilen formülleri, "hoş" görüntüleri defeder. Filmleri basit bir özete ya da mesaja indirgenemez, her izleyici zorunlu olarak farklı bir deneyim yaşayacaktır. Filme katılan izleyici sinemada bir sahneye bakıp orda gördüklerini arzulama, imrenme, onu anladığını sanma ve hayaller kurma gibi hislerin yaşandığı bir ruh halinde değildir. Onun yerine Brakhage hem çok daha azını hem de çok daha fazlasını ister izleyiciden, imajla dans etmesini ister."
Fred Camper:
"Hikayeli bir film, izleyende bazı beklentiler oluşturan sorunlar ve çelişkiler yaratır. İzleyici bunların çözülmesini ya da en azından belli bir sonuca varmasını bekler. Brakhage'ın filmleri ise bunun tam tersi bir prensibe göre şekillendirilmiştir. Filme hakim olan ve öngörülebilen bir yapı yoktur, vurgu an be an algıladığımızdadır. Bunu başarabilmesinin nedenlerinden biri filmlerinin kompozisyon, konu ve ritm açısından öngörülemeyecek değişikliklerden oluşmasındadır: filmin kurmaya başladığı her düzen, tam bu düzeni çözdüğünüzü düşündüğünüz anda bozulur. Bir Brakhage filmini izleme süreci, bir anlamda filmin konusunun parçasına dönüşür. Alışıldık ticari hikayeli filmde izleyicide körüklenen pasif izlemeye cevap olarak, Brakhage izleyicinin aktif olarak katılımını bekler. Birçok sinema izleyicisinin alışık olduğu, salonda ışıklar söndüğünde rahatlama duygusu, burada işlemez: İzleyici daha hızlı, daha net, ve daha derin görmeyi öğrenmelidir."
Stan Brakhage:
"Artık film çekmiyorum ama film şeritlerini boyuyorum. böylece kendimi representation (temsil etmenin) yarattığı ikilemlerden kurtardım. Hayalim görsel bir müzik, yani gözler için bir müzik (özellikle de filmlerimin bu aralar hep sessiz olmasından dolayı). Nasıl bir besteci 'müziksel fikirler' ile oynuyorsa, ben de filme özel fikirlerle oynuyorum."
Robert Breer:
"Yaşasın formsuz film! Edebi olmayan, müzikal olmayan, hikaye anlatmayan, görsel... Soyut bir dansa dönüşmeyen, ya da bir mesaj vermeyen... İmajlarından kaçılamayan... Kelimelerin imaj veya sesler olduğu, ve düşünceler gibi atlayıp zıplayan... Aynı yemek yemek gibi, bakmak, koşmak gibi bir deneyim... ağaç veya binalar gibi bir nesne... Akan ve çarpışan... Bir anlam üretmektense, kendisi bir anlam olan."
Robert Breer:
Robert Breer:
Robert Breer:
"Evet, elime gelen her şeyi filme koyuyordum. Ama genelde birbirinden mümkün olduğunca farklı imajları arkaarkaya dizmeye çalışıyordum. Akıcılığı ne kadar bozabilirsem o kadar iyi."
Robert Breer:
"Birbirini ardarda hızla takip eden ve harekete dönüşen kareler. Sinema budur."
Robert Breer:
"Özel olarak soyuda bağlı değilim, beni hareket eden herşey ilgilendirir."
Larry Jordan:
Sidney Peterson:
"Altını çizmem lazım ki, nasıl rüyalarımın anlamlarını bilmiyorsam, filmdeki sembollerden hiçbirinin tam anlamını da bilmiyorum. Umuyorum ki izleyicide şiirsel çağrışımlar uyandırırlar. Ben onların tamamıyla izleyicinin yorumlarına açık olmasını arzuladım."
Sidney Peterson:
"Bu görüntüler bizim mantığımıza değil, içimizdeki sonsuz belirsizlik evrenine hitap etmek amacındadır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder