19 Temmuz 2010 Pazartesi

Kendi Filmini Kendin Yıka! veya Projektörünüzü Nasıl Bozarsınız?

Geçen hafta dostum Yannis Yaxas sayesinde müthiş bir gün yaşadım, sizlerle paylaşmadan olmazdı...

Yannis yıllardır çektiği Super-8 ve 16mm filmleri laboratuara göndermeden kendi evinde yıkayıp develope eden bir kardeşimiz. Son birkaç aydır da İstanbul'da yaşarken nasıl becerdiyse aynı kimyasalları burada da edindi, düzeneğini kurdu ve sevdiği/bildiği işi yapmaya devam etti. Çektiği Super-8 filmlerin bir bölümünü ben de gördüm hatta, Beyoğlu'nda dünya tatlısı insan Erdoğan Bidav'ın dükkanında telesine yapmıştık... Yannis İstanbul'un ve İskenderun'un günlük hayatını çok içten ve meraklı/inceleyen bir gözle çekmiş, keşke dedim kurgulasa da izlesek!

Her neyse, Yannis'le bu mevzubahis müthiş günde iş çıkışı buluştuk, akşam güneş battıktan sonra ama hava hala mavimsi bir renkteyken aldım Yannis'in elinde kalan son Super-8 filmi (Ektachrome 100'dü yanlış hatırlamıyorsam), kameraya taktım ve uzun bir süre sadece tek-kare çekerek filmi bitirdim.

Sonra Yannis Abimizin Kola ve Çamlıca şişelerine doldurduğu garip kimyasallarla düzeneği oluşturduk ve üç adımlık bir yıkama deneyi gerçekleştirdik. Deney deme nedenim şu, bilinçli olarak sürelerle oynadık, film şeritlerini birbirine sürttük, zaman tutmak için kullandığımız cep telefonunun ışığını tamamen gizlememiz gerekirken biraz daha rahat davrandık, vs. vs.

Olağanüstü bir histi gerçekten.

Sonra filmi suyla uzun süre yıkadık ve Yannis'in kapı girişine boydan boya astığı ince ipliğin üzerine serdik. Neredeyse bütün filmin üzerinden geçtik beraber, şaşırdık, konuştuk, renklerden bahsettik, filmin renk değiştirişini izledik... Uzun bir bölümü bembeyazdı mesela, bunun tahminen odadaki cep telefonu ışığından dolayı over-exposed olma durumu olduğuna kanaat getirdik. Ama ilginç bir şekilde filmin sadece bir bölümü için geçerliydi bu durum. Ve o bölümde de kaynar su misali garip lekeler vardı filmin üzerinde...

Normalde Yannis'in deyişiyle 4-5 saat beklemek gerekiyormuş, ama saat zaten 11 falan olmuştu, ve ben çektiklerimi görmek için heyecandan çatlamak üzereydim, zaten de 'ne kadar yanlış o kadar iyi' mantığı ile ilerlediğimizden dolayı filmi küçük bir bezle kurutup minik makarasına sardık.

Birkaç dakika sonra projeksiyon makinesi duvara bakar pozisyondaydı. Benim HD kameram da bunu düzgün görebilecek bir yerde amatör bir telesine yapma amacıyla hazır ve nazır...

Makine çalıştı ve film akmaya başladı. Kesinlikle sinema açısından bir değeri olduğunu düşünmüyorum ama Küçük Sinemalar okurlarına özel olarak telesineyi buradan izleyebilirsiniz. Şifre: kucuksinemalar





Sizin de gördüğünüz üzere bir noktada projeksiyon makinesi takıldı, bu sorunu daha sonra ikinci kere izlerken birkaç kere daha yaşadık ve maalesef filmin bir bölümü büküldü bu nedenden... Filmi kesmek ve projektöre tekrar takmak zorunda kaldık (yukardaki videoda arada geçen süreyi kestim, farkedeceksiniz zaten.) Burda yaptığımız hata tahminen filmin kurumasını beklememiş olmamız. Hatta üçüncü takılışında makine bozuldu, anladığımız kadarıyla kayışı koptu zavallı makinenin, bu da deneyselliğin (daha doğrusu aceleci deneyselliğin) de zararları olabileceğini gösterdi bize. Kendisinden özür diledim zaten ama burda tüm internet aleminin önünde bir kez daha özür diliyorum Yannis'ten.

Yaptığım bir diğer hata da şu oldu: Telesine yapmak için kendi kameramın fokusunu, shutter'ını manuel ayarladım. Ama exposure'ı da manuel yapmadığım için arada bir kendi kendine ayar yapıyor alet, bazen ışığın falan patlaması o nedenden. Biraz kötü oldu bazı yerlerde...


Film hala bende, birgün tekrar project etmek ya da belki başka şeylerle kurgulamak isterim. Ama film kurgulamak benim kadar pasaklı bir adam için pek doğru bir yöntem değil sanırım, her tarafını çiziyorum sonra...

Bu arada bu kendi filmini kendin yıkacılık felsefesinin Küçük Sinemalar yazarlarından üstadı Ekrem Serdar'ın da daha fazla filmini ya da deneyimini bizlerle paylaşmasını talep ediyorum. Duyurulur!

2 yorum:

Ekrem Serdar dedi ki...

Baba, harikaymış. İyi ki paylaştın. Çamlıca şişeleri olayı da harikaymış. Kullandığınız kimyasalları hatırlıyormusun?
Projectörün o takılması ve kayışının kopması alet'in eskiliğinden olmuş olabilir. Kayış dediğin zaten en fazla yırtılan şey, hele Super 8 gibi zamanının ucuza yapılmış aletlerinde.
O takılma olayı benim makinalarda hep oluyor, genellikle çok eski ve ağır "sirke sendromu" dedikleri hastalığı olan filmlerde, ki o da genellikle film şeridinin deforme olması ile alakalı, ki yep yeni yıkanmış bir filmde öyle bir şey söz konusu değil. Olur öyle şeyler, so it might not be your fault! It's always a performance!
Ben de yakında bir şeyler karalayacağım bu konuda özellikle kendi evimde daha ciddi bir şekilde deneyebildiğim zaman...

Yoel Meranda dedi ki...

kimyasalları öğrenip yazarım. istanbulda sirkecide bir yerde buldu yannis...