24 Kasım 2010 Çarşamba

Bu Cuma - Marie Losier ve Peter Hristoff!

Pera Müzesi bu cuma günü oldukça ilginç bir gösterime ev sahipliği yapacak. Görmemiş olanlar için aşağıya ekliyorum. Hem Marie Losier ve de Peter Hristoff'un orada olacağını düşünürsek, gidip görmemek olmaz!

Pera Film
That’s Life! Hayat Bu! C’est La Vie!
Kısa Videolar / Short Videos

26 – 28 Kasım tarihleri arasında gösterilecek Hayat Bu programında Marie Losier ve Peter Hristoff’un hazırladığı 12 kısa video yer alıyor. Programda Losier ve Hristoff’un kısa film ve videoları dışında farklı sanatçıların da yapıtları yer alıyor. 26 Kasım Cuma akşamı saat 18:30’da Marie Losier ve Peter Hristoff ile program üzerine bir söyleşi gerçekleşecek.



26 – 28 Kasım / November 2010

Program Küratörleri
Program Curators

Marie Losier
Marie Losier sanatçılar Mike ve George Kuchar, Guy Maddin, Richard Foreman ve Tony Conrad’ın uluslararası kabul gören film portrelerini yarattı. Filmleri düzenli olarak Tate Modern, Whitney Museum, PS1, MOMA, Tribeca Film Festivali, Uluslararası Berlin ve Rotterdam Film Festivalleri ve Cinematheque Francaise’in de aralarında bulunduğu prestijli film festivalleri ve müzelerde gösteriliyor ve 2006 Whitney Bienali’nin parçasıydı. Uzun metraj belgeseli “The Ballad of Genesis and Lady Jaye”in tamamlanmamış bir versiyonu 2009’da Centre George Pompidou’da gösterildi. 2009’da IFP Market’in parçasıydı. Marie 2000’den beri Alliance Française’in New York’taki kuratörü.

Marie Losier has created internationally acclaimed film portraits of artists Mike and George Kuchar, Guy Maddin, Richard Foreman, and Tony Conrad. Her films are regularly shown at prestigious film festivals and museums, in-cluding The Tate Modern, The Whitney Museum, PS1, MOMA, Tribeca Film Festival, The International Berlin and Rotterdam Film Festivals and The Cinematheque Francaise, and she was included in the 2006 Whitney Biennial. A work-in-progress version of her documentary feature, “The Ballad of Genesis and Lady Jaye,” was presented in 2009 at The Centre George Pompidou. She was part of the IFP Market in September 2009. Marie is the film curator for the Alliance Francaise in New York since 2000.

Peter Hristoff
Peter Hristoff 1958’de İstanbul, Türkiye’de dünyaya geldi; ailesi 1963’te New York’a göç etti. Hristoff lisans eğitimini School of Visual Arts of New York’ta (1981) ve MFA’ini Hunter College, City University of New York’ta (1983) tamamladı. Resim için Joan Mitchell bursunu, çizim için The New York Foundation for the Arts bursunu ve Moon and Stars Project bursunu aldı.Hristoff 1981’den beri sergiler düzenliyor ve bugüne kadar 22 solo sergi ve 65 adet grup sergisi gerçekleştirdi. Son projeleri arasında Meandros Festivali, Residency Unlimited ile bir film işbirliği ve New York Flux Factory’de bir enstalasyon yer alıyor. Mezun olduğu okul olan School of Visual Arts’ta resim ve çizim profesörü. Hristoff İstanbul’daki C.A.M. Galerisi tarafından temsil ediliyor.

Peter Hristoff was born 1958 in Istanbul Turkey; his family immigrated to New York in 1963. Hristoff received his BFA from the School of Visual Arts of New York (1981) and his MFA from Hunter College, City University of New York (1983). He is the recipient of the Joan Mitchell Award in Painting, The New York Foundation for the Arts Award in Drawing and the Moon and Stars Project Grant. Hristoff has been exhibiting since 1981 and has had 22 solo and 65 group exhibitions to date. Recent projects include The Meandros Festival, a film collaboration with Residency Unlimited and an installation at the Flux Factory, New York. He is a professor of painting and drawing at his Alma Mater, the School of Visual Arts. Hristoff is represented by C.A.M. Gallery in Istanbul.

Programda yer alan kısa videolar / Short videos in the program

El Emeği / Manuelle Labor, 2007, 10’
Dokunuşa Yeniden Dokunuş / The Touch Retouched, 2002, 5’
Ontolojik Kovboy / The Ontological Cowboy, 2005, 15’
Tony Conrad: Rüya Minimalisti / Tony Conrad: DreaMinimalist, 2008, 26’
Papal Kırık Dans / Papal Broken-Dance
Gondolu Tokatla! / Slap the Gondola!, 2010, 15’
Cet Air La, 2010, 3’
Les Italiens, un debut, 2009, 7’
Çıngıraklar ve Kirazlar / Rattles and Cherries, 2006, 4’
Mor Çimento / Puce Cement, 2009, 6’
Bunu Yaparken Bana Bak / Look At Me When You Do That, 2010, 10’
Peter’ın Renkleri / The Colors of Peter, 2007, 5’

Toplam program süresi / Total Running Time: 111’

Gösterim Programı / Screening Schedule

26 Cuma / Friday

16:00 Hayat Bu / C’est La Vie! / That’s Life

18:30 Marie Losier ve Peter Hristoff Söyleşisi
Marie Losier and Peter Hristoff in Conversation

20:00 Hayat Bu / C’est La Vie! / That’s Life

27 Cumartesi / Saturday
14:00 Hayat Bu / C’est La Vie! / That’s Life

28 Pazar / Sunday
15:00 Hayat Bu / C’est La Vie! / That’s Life

8 Kasım 2010 Pazartesi

D-I-Y Film ve 3 Kitapçık

Daha İstanbul'a geçmiş haftasonu gelmiş olduklarından, hem Yoel hem de başka bir arkadaşımın bana yolladığı bir dosyaya link ediyim dedim. Bunu yaparken'de alakalı iki tane daha kitapçıkdan bahsetmiş olayım.

İlk olarak WORM'un yayınladığı To Boldly Go: A Starter's Guide To Hand Made and D-I-Y Films (.pdf) Film'le uğraşıp, onu yıkamak üzerine pek çok yararlı bilgi barındırıyor. Oldukça güzel.

İkincisini ise daha okumadım, ki daha yeni basıldı. Leeds'den Cherry Kino isimli sinemacı ve küratör kendi kitapçığını yayınlamış ve isteyene bedavaya yolluyor! Kitapçığı blogundan isteyebilirsiniz (burada.) Ben istedim bile.

Bahsetmek istediğim bu üç kitapçığın arasından en ünlüsü, zamanında Helen Hill'in derlediği Recipes for Disaster: A Handcrafted Film Cookbook (.pdf.) Helen Hill özellikle animasyon ile uğraşan ve dünya tatlısı animasyonlar yapan bir sinemacı idi; maalesef Katrina fırtanısı sonrası New Orleans'de evine giren bir hırsız tarafından öldürüldü. Artık Harvard Film Arşivi Helen Hill'in tüm filmlerinin arşivini ve dağıtımını üstlenmiş durumda. Ayrı yetten filmlerinin DVD'sini Peripheal Produce'dan (buradan) alabilirsiniz. Hill'in kitabı pek çok sinemacının yöntemleri, fikirleri ile dolu, her rafta bulunması gereken bir kitapçık.

Internette Helen Hill hakkında bir şeyler ararken, New Orleans daki bir sinemacı grubunun hazırladığı, hem Hill'in pek çok filmini hem de onunla söyleşiler barındıran bir saatlik bir derleme buldum. Altta ekliyorum. Özellikle 3:48'de başlayan Madame Winger Makes a Film isimli animasyonu herkese, ama herkese, şiddetle tavsiye ederim.

Timecode: NOLA 404 from Timecode NOLA on Vimeo.

(Türkiye'de artık vimeo'nun yasaklandığını, pardon arkadaşlar, bir anlık unutmuşum (halen, "hayır Youtube embed etme, onu kimse göremez" diye çalışıyor aklım.) Umarım bu yukarıda eklediğim filmi bir şekilde izleyebilirsiniz.)

7 Kasım 2010 Pazar

Dutch Punch: İzlenimler

Merhaba küçük sinema okuyucuları. Bir önceki post'ta Yoel'in belirttiği gibi, Hollanda'dan arkadaşlarımız bir deneysel sinema gösterimi düzenlediler. Dün ben gittim. Yoel gelemedi. Rapor etmek bana kaldı.

Açıkçası film gösterimi hakkında çok fikrim yoktu. Ne bekleyeceğimi bilmiyordum, hatta dürüst olmak gerekirse çok umutlu da değildim. Fakat Rotterdam'lı arkadaşlarımız beni yanılttılar. Uzun süredir gördüğüm en iyi film programı idi. Uzun süredir film programı görmemiş olmamın bu fikrimde bir etkisi var mı, emin değilim.

Bu arkadaşlarımız Rotterdam'dan WORM isimli bir sanat cemiyetinden gelmişler. Bu cemiyetin bünyesinde de, Filmwerksplaats isimli bir deneysel sinema atölyesi kurmuşlar. İsteyen buraya uğrayıp, atölyenin 16mm kameralarından, filmlerinden, found footaglarından, ve hatta anladığım kadarıyla bir optical printer'dan bile yararlanabiliyorlarmış. Dünkü seçkideki bazı filmler direk bu atölyedeki çalışmaların sonucuymuş.

Seçkinin küratörü Peter çok şeker bir giriş konuşmasından sonra ilk filmde göreceğimiz manzaranın Rotterdam olduğunu bize hatırlatark ışıkları söndürdü. Bu adam niye böyle birşey dedi, diye kendime sordum. Wim Gijzen'in 1971 tarihli, Verwisseling van de namen de steden Rotterdam en Den Haag filmi tek bir plandan oluşuyor. Peter'ın bize Rotterdam olduğunu söylediği manzarayı izliyoruz. Derken kadrajın köşesinden bir adam, elinde DEN HAAG, yazan bir tabelayla filme giriş yapıyor. Diğer elindeki büyük, karikatür bir çekiçle bu tabelayı, kadrajın tam ortasına gelecek şekilde toprağa çakıyor ve kadrajdan çıkıyor. Bu absürd jeste bir yandan gülerken, diğer yandan da içimde o manzarayı gerçekten Lahey olarak tahayyül etme isteği doğdu. İsimlerle olan ilişkimizde biraz böyle bir şey var. İnsan bir objenin, insanın, veya şehrin ismini duyunca onun içini doldurmak istiyor. İsimlerin gerçeğin üzerinde böyle bir kuvveti var. Proust da Swann'ın Yolu'ndaki İsim-Mekan adlı bölümde, kasabaların isimlerinden yola çıkarak karakterlerini tasvir etmişti. Gerçi Wim Gijzen'inki daha bir 70'ler. Yani Proust gibi şiirsel değil. İsim ve daha genelde dil kavramına daha structural (yapısevici) bir bakış açısından bakıyor. Wittgenstein'ın dediği gibi 'dünyamın sınırları kelimelerimin sınırları' mı acaba. Peter da bize o manzaranın Rotterdam olduğunu söyleyerek bir oyun mu oynadı. Kerata.

Wittgenstein Brakhage'a yetişmiş olsa fikrini değiştirip köy öğretmenliğine geri döner miydi bilinmez ama, Esther Urlus, Francien van Everdingen, ve Joost van Veen Brakhage ve arkadaşlarının filmlerini görmüşe benziyorlar. Hepsi Filmwerkplaat'da oluşturulmuş bu filmlerde, pelikülün maddiyati ve soyutla temsili olan arasındaki gelgitli ilişki hakkında bir farkındalık var. Pera Müzesi de uzun zamandır beklediğimiz kıyağı yaptı, ve bu filmleri 16mm olarak orijinal formatında gösterdi.

Esther Urlus'un Idyll'i (Hollanda, 2009, 6 dk, 16mm) Hollanda'nın dümdüz landscape'ini öyle masalsı bir hale çeviriyor ki, insanın dünyanın düz olduğuna inanansı geliyor. Çiftçileri, sürülen tarlaları, siloları ve ağaçları tasvir eden görüntüler, bazı optik ve kimyasal süreçler sonunda rengarenk, yer yer soyut resimlere dönüşüyorlar. Görüntü iyice soyut ve piktoral bir yere giderken, ses bandındaki çiftliklerde, tarlalarda kaydedilmiş olduğunu tahmin ettiğim konuşmalar ve ambians sesleri belgesel bir gerçekliğe tutunuyor. Fakat herşeyden önce, çok zor, teferruatlı ve kaybolmaya yüz tutmuş zanaatlar olan optical printing ve karanlık oda tekniklerini harikülade şekilde kullanması bile Idyll'in başlı başına bir başarısı. Durum böyle olunca yarı rüya, yarı belgesel ve sonuna kadar nostaljik bir dünya tahayyül eden film, artık yakında bir ortaçağ uğraşı sayılacak pelikül zanaatini de bu nostalji ve 'kayıp' denklemine katıyor. Bu film içimdeki romantiği uyandırdı, ben de kendime şu soruyu sordum: Rüyalarımız hep pelikülden miydi? Videodan rüya görebilir miyiz?

Frencien van Everdingen'in Monologue Exterieur'ü (Hollanda, 2003, 3dk, 16mm) da usta bir zanaatkarın elinden çıkmışa benziyordu. Seçkinin notlarında güzel yazmışlar: 'Francien van Everdingen, 20. yüzyılın başlangıcından bu yana nadir olarak görülen, büyük ve pahalı bir makine olan optik yazıcı ile çalışan birkaç insandan biri. Sonuç? Neredeyse sürreal, harikülade detaylanmış görüntüler. Monologue Exterieur, karanlıktan, uymayacak görünen yapbozun parçaları gibi iç mekan parçalarının görüldüğü Edouard Vuillard'ın resimlerinden ilham almış. Ağacın üst dallarının, yeşil yapraklar ve çiçeklerin nevrotik, klastrofobik, sürekli değişen manzarasında duvarlar konuşuyor.' Katılıyorum.

Önceki iki film gibi yine bazı kimyasal tekniklerden yararlanan Interlude (Joost van Veen, Hollanda, 2005, 3dk, 16mm) çok beğenildi. Filmin bir bölümünü şuradan izleyebilirsiniz:


http://www.youtube.com/watch?v=_XIWdJ-_4gQ

Film bana biraz bebek yatakları üzerinde dönüp duran oyuncakları hatırlattı. Bu çeşit sinemanın dil öncesi deneyimi kurcalamasını göz önüne alırsak, mantıklı. Fakat şu kaka dünyada kendimizi bu sulara kaptırıp sürüklenmekten ziyade, şakacı bir kavramsal sanatçı gibi bu filmi alıp digiturk'ün radyo kanallarındaki akvaryumlar ile karşılıklı yerleştirmek kariyerimiz için daha mı doğru bir adım olur, diye kendime sormadan edemedim.

Bizimkine kariyer denir mi, bilmem ama şu blog yazarları olarak hepimiz birşeyler üretmeye çalışıyoruz. (Kendi isimlerimiz altında açtığımız vimeo sayfalarımıza bekleriz) İster istemez de, gördüğümüz filmerle kendi yaptıklarımız veya yapmak istediklerimiz arasında bir ilişki kuruyoruz. Bazen de bir film çıkıyor ve uzun süre karanlıkta el yordamıyla bulmaya çalıştığımız bir şeyi önümüze koyuveriyor. Tim Leyendekker'in The Healers'ı (Hollanda, 2010, 10dk, 35mm) da benim için böyle bir deneyimdi.

Diğer filmlerde olduğu gibi bu filmi izlerken de hiçbir bilgim veya beklentim yoktu. Herhangi bir başlık veya giriş jeneriği olmadan, karanlık bir ekranın altından yavaş yavaş bir tekno şarkısı duyuldu. Ekranda mavi bir ışık dolaşmaya başladı. Bu ışık giderek daha büyüdü, ve yanıp sönmeye, strobe efekti yaratmaya başladı. Bu sırada arkaya dönüp baktım, acaba birisi projektörün önünde elleriyle ışığı engelliyor, canlı bir performans filan sergiliyor diye, ama kimsecikler yoktu. Bu arada ışık iyice yoğunlaşmış, artık sinema perdesinin sınırlarını filan takmadan, tüm salonu içine almıştı. Arkada çalan tekno ile beraber hepimiz bir hayalet diskoda gibiydik.

Zamanında Conrad'lar, Frampton'lar, McCall'lar da sinema frame'inin sınırları ile oynamışlar, sinema perdesini değil, tüm gösteri mekanını kapsayan işler yapmışlardı. İzlediğimin de açıkçası bu çizgide bir iş olduğunu düşünüp, başarılı bulmuştum.

Birdenbire kesilen ışık ve müzik, birkaç saniye siyahtan sonra bizi güzelce kadrajlanmış boş ve sessiz bir mekana taşıdılar. Boş odalar, jukeboxlar, kitch objeler, bir bar, boş bir dans pisti derken, kendimiz yavaş yavaş bir mekanı gezerken bulduk. Sessiz ve aydınlık bir dans pistinin üstünde, yanlız başına dönen bir disko topu, burasının bir gece klübü olduğuna işaret ediyordu. Boş yataklı boş odalar, yanar dönerli büyük bir hol ve ortasındaki merdiven, etraftaki penis karikatürleriyle burasının, müşterilerine her türlü olanağı sağlayan bir gay bar olduğunu anlamıştık.

Derken film üçüncü bölümüne geçti. Boş bir stüdyoda üç adam sandalyelerde oturmuş, hepsi ellerindeki senaryoyu okuyorlardı. Artık bu hayalet mekanın hayalet karakterlerini dinliyorduk. İki erkeğin birbirlerini nasıl tavladıklarının detaylarından çok, burada anlatılan ufak hikayenin o mekanda yaşanmış olduğu hissi, beni hatırlamaya zorluyordu. Ve artık bitiş jenerikleri akarken, hepimiz Rotterdam'ın gay sahnesini hatırlamaya başladık.

Film, çok uzak gibi görünse de Hollis Frampton'un Nostalgia ve Poetic Justice filmlerinin garip bir birleşimi ve güncellemesi sayılabilir. Çünkü sonunda esas film göz bebeklerimizin önünde değil, arkasında bir yerlerde oynuyor. Hem gözbebeklerimizin önünü hem de arkasını beslediği için, The Healers basit bir yapıbozucu deneyden öte bir şey olmayı başarıyor. Bu hayalet hikayesi olur da yakınızda bir sinemada hortlarsa, kaçırmayın derim.

Gerbrand Burger'in Rhila'sı (Hollanda, 2009, 11dk, hdv) da benzer bir anlatım tekniği benimemiş. Yine boş mekanlarda, dağlarda, boş bir şehrin, boş maketinin ortasında, hatta 3D bir rekonstrüksyonunu dolaşırken, üst ses Bakü'den Amsterdam'a gelen bir adamın hikayesini anlatıyor. Program notlarında belirtildiğine göre, 'karakter, 14.yy'dan günümüze olan ve esas olarak, Avrupa'ya yolculuk eden Araplar tarafından yazılmış edebiyat parçalarının toplamasından oluşturulmuş. Rihla başlığı, İslam bilgini ve gezgini İbn-i Battuta'nın kurgu, İslam çalışmaları, şiir ve yazının diğer zengin biçimlerini içeren kapsamlı bir yolculuk güncesi olan kitabından alınmış.'

Peter'ın programın başında dediği gibi Rotterdam'ı her yönüyle göstermeye çalışan bu seçki, şehrin yarısına yakınını oluşturan göçmenleri temsilen, 'öteki' kontenjanını bu filme ayrımış. Biraz da The Healers'ın etkisi altında, o filmin bir devamı olarak izlediğimden, açıkçası Rhila hakkında aklımda kalanlar biraz bulanık. Tekrar izlemem lazm.

Programın son filmi no.37 (Joost Rekveld, Hollanda, 2009, 31 dk, 35 mm scope) yüksek konsepti, pahalı tekniği ve Garanti Platformdan kazanılan bir residency ile Vasıf Kortun kontenjanını doldurmuşa benziyor. 'Kristal bilimcilerin, kristalleri incelemek için kullandığı X-ray ışınları,' 'evrenin şimdiye değin anlatılamayan unsurları' gibi kelimelerle program notlarında yer alan film, bir hayli uzun ve yavaş olmasının yanında, ambiant-mistik soundtrack'i ile salonda bir çok kişinin göz kapaklarını ağırlaştırdı.

Fakat dolu dolu bir saatin sonunda gelen güzel bir uykuyu Peter'ın bize yaptığı bir jest olarak alıyorum ve kendisini düzenlemiş olduğu bu harikülade gösterimden dolayı kutluyorum.

3 Kasım 2010 Çarşamba

DUTCH PUNCH FILM - WORM ve Kultprom İstanbul!

Esther Urlus – Idyll NL 2009, 6 dak, 16mm

Biraz geç haberdar oldum, ama olsun - bu haftasonu İstanbul Rotterdamlı WORM ve Kultprom organizasyonlarının bir festivaline tanık oluyor! Video ve 16mm'lik filmler ve çeşitli müzik gruplarının sahne alacağı festivalin tüm ayrıntıları aşağıda. Keşke gidebilsem.


////////////////////////////////////////////////////////////////
Perşembe, 4 Kasım, 2010:

PERA MUSEUM
http://www.peramuzesi.org.tr/

Wim Gijzen - Verwisseling van de namen van de steden Rotterdam en Den Haag – NL 1971, 2 dak, video

Esther Urlus - Idyll NL 2009, 6 dak, 16mm

Francien van Everdingen - Monologue Exterieur NL, 2003, 3 dak, 16mm

Joost van Veen - Interlude NL 2005, 3 dak, 16mm

Tim Leyendekker – The Healers NL 2010, 10 dak, 35mm

Katarina Zdjelar – Shoum NL/RS 2009, 7 dak, video

Gerbrand Burger – Rihla NL 2009, 11 dak, hdv

Joost Rekveld - #37 – NL 2009, 31 dak, 35mm, scope

Gösterim saati: 19:00


////////////////////////////////////////////////////////////////
Cuma, 5 KASIM, 2010:

PEYOTE
http://www.peyote.com.tr/v2/

kapı: 22:00
giriş ücreti: 10 TL

line up:
- EKLIN
- HEINZ KARLHAUSEN & THE DIATONICS
- ENI-LESS


////////////////////////////////////////////////////////////////
Cumartesi, 6 KASIM, 2010:

BRONX PI SAHNE
http://www2.bronxpisahne.com/

kapı: 21:00
giriş ücreti: 10 TL

line up:
- STÖMA
- COOLHAVEN
- MUNCHI

////////////////////////////////////////////////////////////////
Pazar, 7 KASIM, 2010:

ARKAODA
http://www.arkaoda.com/eng/


Saatler: 12:00 pm - 02:00 am
Canlı Program: 21:00 - 23:30
Giriş ücreti: 10 TL

line up:
- MACHINEFABRIEK
- LUKAS SIMONIS
- DANIELE MARTINI
- PETER FENGLER
- DJ SAXIXA