17 Nisan 2010 Cumartesi

İşlerimizi nerede, nasıl göstersek?


View Cinemad theaters in a larger map

Cinemad isimli blog oldukça yararlı bir Google Maps haritası hazırlıyor - küçük sinemalarımızı nerede gösterebiliriz? Sizin de eklemek istediğiniz bir yer varsa bu blog post'undan onların email adresine ulaşabilirsiniz!
Cinemad sitesinin kalanına da iyi bir bakmanızı ve güzelim DVD'lerine de bir göz atmanızı tavsiye ederim!

***

Yoel ve Mustafa Uzuner ile olan arkadaşlığım aslında oldukça naif bir soru ile başladı: "Türkiye'de 16mm'lik bir projektör nerede bulabilirim?" Şu ana kadar bir tane buldum! Ki o da Ankara Tunalı Hilmi'deki Fincan Cafe'de bekliyor (ki zaten Ankara'daki en sevdiğim cafe'dir). Sizinde bir tane varsa, ve de gösterimler için böyle bir katkıda bulunmak isterseniz, ya da 16mm hakkında çeşitli bilgiler arıyorsanız, bu siteye bakın diyorum!

5 Nisan 2010 Pazartesi

Ben Rivers, Yakında Cer Modern'de

Ben Rivers
Origin of the Species, 2008
16mm, 16 dak.

Ankara'ya yeni bir sanat merkezi açılmış, haberlerden öğrendim. Çömelerek de olsa, bazı film ve video'ları izlemek için yeni bir fırsat diyelim, hayırlısı olsun!
İnternet sitelerine bakarken Nisan'ın 24'ünde açılacak olan Faso Fiso sergisindeki sanatçılar arasından Ben Rivers'in ismini görmek (ki maalesef bana tanıdık gelen tek isimde onunki) ise beni hemen heycanlandırdı. Hemen hemen gördüğüm tüm filmlerini büyük bir ilgiyle izlemişimdir; gerçi Cer'de nasıl bir işinin sergileceğini bilmiyorum, ama ne yapsa vakte değerdir desem yalan olmaz. Özellikle yurtdışında çalışan genç sinemacıların işlerini ülkemizde görmenin zorluğunu'da hesaba katarsak bu sergiyi kaçırmayın derim. Gidip görürseniz izlenimlerinizi duymak da isteriz!
Rivers'in Origin of the Species isimli filmini (ki üstteki resimde o filmden) LUX'ın internet sitesinde izleyebilirsiniz:

(İngiltere'de bulunan bu sinema ajansının sitesindeki diğer filmlerede göz atmanızı tavsiye ederim!)



Rotterdam film festivalinin sitesinden Rivers ile bir söyleyişi (ki internette bol bol var.)

Yine diyim: haydi hayırlısı!

1 Nisan 2010 Perşembe

Emek Sinemasını Yaşatacağız


Duymuşsunuzdur tahminen, Emek Sineması'nı kapatmaktan, yıkmaktan, yerine bir alışveriş merkezi yapmaktan, sonra da o alışveriş merkezinin altıncı katına yeni bir sözde-Emek sineması yapmaktan bahsediyorlar.





Benim kendi adıma yıllardır tekrar ettiğim üzere Emek dünyada film seyretmekten en keyif aldığım sinema. Yıkılması ihtimali bile kötü bir kabus gibi geliyor.

Evet, bu blogun adı Küçük Sinemalar belki ama BÜYÜK SİNEMAMIZ Emek için de ayağa kalkmayız demek değil bu.

Bu mevzuda "olmak ya da olmamak"-vari debelenip Hamlet gibi gülünç hallere düşmemek lazım. Aksiyon lazım.

Bu konuda Mehmet Kurtkaya'nın kurduğu "Emek Sinemasını Yaşatalım" Facebook grubuna üye olmanız ve daha sonra emeksinemasiniyasatalim.org websitesine gidip dijital imzanızı bırakmanız, yapabileceğiniz en küçük manalı eylem.

Daha fazla yapabileceğiniz ise şu etkinliğe katılmak (filme kalmak zorunda değilsiniz, gelmeniz, orada bulunmanız yeterli derecede güzel bir duruş sergileyecektir):

Tarih: 3 Nisan Cumartesi
Yer: Emek Sineması. İstiklal Cad. Yeşilcam Sok. No:5
Saat: 20.00
Film Gösterimi: 21.00
Film: Kameralı Adam , Dziga Vertov, 1929, SSCB, 68 dk.


Önemli bir not olarak belirtmek isterim ki bu aktivitenin basın açıklamasında savunulan birçok şeye karşıyım, özellikle de İKSV'yi karşılarına almalarına. Ama şu anda bu kişiler Emek Sineması hakkında gerçek bir şey yapan tek kişiler. Takdir ediyorum.

Cumartesi saat 8'de Emek'in önünde olun... Zaten festival var, saat 16'da Mother'a gider, etkinliğe katılır, sonrasında da Karpuz Kabuğundan Gemiler Yaparsınız.

29 Mart 2010 Pazartesi

İstanbul Film Festivali tavsiyelerim


Herkese selam!

29. Uluslararası İstanbul Film Festivali haftaya başlıyor. Programı incelemişsinizdir tahminen, hatta biletlerinizi de almışsınızdır ama ben yine de tavsiyelerimi yazayım dedim.

Kısa özet şudur: Güzel filmler göreceğiz çocuklar...



Biraz günlük dille yazdım kusuruma bakmazsınız artık...


İlk olarak büyük yönetmenlerin filmleri:
  • 5 FINGERS Mankiewicz, All About Eve'in yönetmeni, büyük sinemacı, İstanbul'da geçen film yapmış. Görülür.
  • AROUND A SMALL MOUNTAIN Rivette bence yaşayan en büyük 5 sinemacıdan... Festivalde en heyecanla beklediğim film.
  • BAD LIEUTENANT: PORT OF CALL NEW ORLEANS Herzog büyük yönetmen. Ne yapsa görülür.
  • DISTANT Nuri Bilge Ceylan: Hala görmediyseniz ya da daha doğrusu hala en az 3 kere görmediyseniz...
  • FACE Tsai her zaman yavaş ama damardandır... Önemli yönetmen.
  • HONEY Kaplanoğlu Altın Ayı'yı aldı ama almasa da gönüllerin şampiyonuydu zaten.
  • MOTHER Bong acayip kişisel gerilimler yapıyor... Çok merakla bekliyorum.
  • THE REFUGE François Ozon... Bence önemli yönetmen.
  • WHITE MATERIAL Claire Denis. Film güvendiğim neredeyse herkesin 2009'un en iyi 10 filmi listesinde...


Fragmanlarını çok beğendiklerim. Bu dört filmi de heyecanla bekliyorum:


Diğerleri:
  • A TOWN CALLED PANIC İlgince benziyor. Jim Hoberman övüyordu.
  • ACCIDENT Joseph Losey: Ben tek filmini izlemiş beğenmemiştim, ama beğeneni bolca vardır. Bir şans daha vereceğim bu festivalde.
  • AH GÜZEL İSTANBUL İstanbul filmlerinden. Yönetmen Atıf Yılmaz.
  • ALL THAT I LOVE Fragmana bakılırsa ilginç olma ihtimali olan bir film.
  • BUÇUK İlginç olabilir.
  • CAMPING Komiğe benziyor.
  • CHRONICLE OF A DISAPPEARANCE Elia Suleiman: Hiç bir filmini seyretmedim ama fragmanlardan hep ilginç geldiler, Filistin'den absürd sinema çıkaran bir adam, umarım umduğum kadar iyi çıkar.
  • COLLAPSE Belki ilginç olabilir.
  • DIVINE INTERVENTION Elia Suleiman. bkz. Chronicle of a Disappearance.
  • ENTER THE VOID Sapık bi film olacak. Ben bişi beklemiyorum pek ama görebilirim
  • EXIT THROUGH THE GIFT SHOP Belgesel sanatına yepyeni bir ruh kattığını felan söylüyorlar, ben inanmıyorum, ama merak ediyorum.
  • GREENBERG Bir ihtimal ilginç olabilir. Ben görmiycem.
  • IN THE LOOP Gördüm çok komik. Sinemaya dair birşey beklemeyin.
  • KARPUZ KABUĞUNDAN GEMİLER YAPMAK Son dönem Türk sinemasında adı geçen filmlerden. Görmedim, merak ediyorum.
  • KINATAY Cannes - En İyi Yönetmen. Gerçi fragman beni pek heycanlandırmadı ama.
  • MODESTY BLAISE Joseph Losey. bkz. Accident
  • MR. KLEIN Joseph Losey. bkz. Accident
  • MY NIGHT WITH MAUD Rohmer bu sene öldü, eskiden sevmezdim ama bi şans daha vericem...
  • RESERVOIR DOGS Tarantino - görmediyseniz ilginç ve komiktir. ama "not all geniuses are artists" falan filan...
  • ROMEYİKA'NIN TÜRKÜSÜ İlginç olabilir.
  • SECRET CEREMONY Joseph Losey. bkz. Accident
  • SELVİ BOYLUM, AL YAZMALIM Atıf Yılmaz. Eski Türk sineması merak edenlere.
  • SEVMEK ZAMANI Metin Erksan hiç izlemedim, gidicez görücez.
  • SON OF BABYLON Fragman ilginç.
  • THE COVE Bu sene Oscar'ı alan belgesel. Benim ilgimi çekmedi.
  • THE GO-BETWEEN Joseph Losey. bkz. Accident
  • THE IMMORTAL Ünlü yönetmen ama ben bişi beklemiyorum
  • THE LIMITS OF CONTROL Jarmush sevmem ama hep ilginçtir. Bundan bir iki sahne anlatmışlardı acayip komik.
  • THE MISFORTUNATES Fragman ilginç.
  • THE MOST DANGEROUS MAN IN AMERICA Politik olarak konu ilgimi çekti.
  • THE SERVANT Joseph Losey. bkz. Accident
  • THE TIME THAT REMAINS Elia Suleiman. bkz. Chronicle of a Disappearance.
  • THE VIRGIN OF STAMBOUL İstanbul filmi... Meşhur The Freaks (1932)'in yönetmeni Tod Browning'den...
  • TO DIE LIKE A MAN Fragman son derece ilginç. Yazarımız Mustafa da tavsiye ediyor bu arada...
  • TURKISH SHORTS: THE GOLDEN HORN - ISTANBUL - BOSPHORUS Pialat'nın İstanbul kısaları. Pialat hakkında çok iyi şeyler duydum, bunlar da ilginç ve değişik olsa gerek.
  • TÜLAY GERMAN: KOR VE ATEŞ YILLARI İlginç olabilir.
  • VAMPYROS LESBOS Sapık işler peşinde koşanlara...
  • WILD GRASS Alain Resnais, ben çok sevmem ama hep sinemada yeni bişiler dener.

Tek büyük şikayetim deneysel sinemaya yer verilmemiş olması... ha, bir de içimizi acıtan bir gerçek: Emek sineması bu festivalde kapalı.

Başka tavsiyeleri olanların yorumlarını bekliyorum.

Şimdiden iyi seyirler dileklerimle,



13 Mart 2010 Cumartesi

2010 Ankara Film Festivali

Yine bir Ankara Film Festivali başladı. Her sene olduğu gibi çok güzel bir program hazırlanmış; yine Özgür Özcan'ın yeni işlerinin olduğu Deneysel Sinema Seçkisi ile birlikte bir de bu sene Video:Bellekmekan adı altında dört farklı sanatçının işleri gösteriliyor. Bunlardan yanlızca (ve tabii ki) Harun Farocki'nin işlerini biliyorum, ve şiddetle tavsiye ediyorum! Altta Farocki'nin Fransa-Italya Dünya Kupası maçı (hani şu Zidane'ın kafasıyla biten) üzerine yaptığı yerleştirmeden bir video ile Arbeiter Verlassen die Fabrik (İşçiler Paydosa) isimli işinden bir video ekliyorum.





Son zamandır buralarda pek yazamadık; bakalım bu yakında değişecekmi!

14 Ocak 2010 Perşembe

Pera Müzesi: Deneysel Video Sunumları

Bu cumartesi ve 23 Ocak'da Pera Müzesinde iki güzel videocumuzun işlerini Pera Müzesinde görebilirsiniz:

ARZU ÖZKAL
16 OCAK CUMARTESİ 15:00

Arzu Ozkal

Yeni medya ve performans alanlarında çalısan genç sanatçı Arzu Özkal, Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nden sonra, Buffalo Üniversitesi (SUNY Buffalo) Sanat Bölümü’nde yüksek lisans çalışmasını tamamlamıştır. Şu anda, Oberlin Üniversitesi’nde ögretim üyesi olarak görev yapan Özkal, gelenek, günlük yaşam, sosyal ve politik baskı grupları, çevre ve çevre politikaları konularında ürettiği projeleri ve deneysel videoları sunacaktır.

EYTAN İPEKER
23 OCAK CUMARTESİ 15:00

Eytan Ipeker

Eytan İpeker, New York Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü mezunu. 2006 yılında Berlin Film Festivali kapsamında “Yetenek Kampüsü”'ne katıldı. Deneysel ve konulu kısa filmleri pek çok uluslararası festivalde gösterildi. Yunanistan’da Uluslararası Bağımsız Film ve Video Festivali’nde ‘Video Sanatı Özel Ödülü’nü ve İtalya’da Land of the Living Shorts Festivali’nde Jüri Ödülü’nü kazandı. 2007 yılında İtalya’daki Abstracta / Soyut Film Festivali’ne katıldı. Pera Müzesi’nde “Biçimsizler” deneysel video programında ve Babylon Lounge’da Renan Koen ile “Döngüler: Arasında” adlı gösterimler gerçekleştirdi. Şu anda piyanist İdil Biret hakkında bir belgeselin yönetmenliğini yapıyor.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Ünlü deneysel sinemacılar ve sinema yazarlarından bazı önemli sözler

Brakhage - "Dante Quartet" 'ten


Bu sözleri deneysel sinema hakkında yaptığım bir sunum için Türkçe'ye çevirmiştim. Umarım başkalarına da faydalı olur. Altını çizmem gereken tek şey, bazen bu sözleri çevirirken tek başlarına anlam ifade edebilmeleri için azıcık değiştirmiş ya da basitleştirmiş olabilirim (mümkün olduğunca konuşan kişinin sinema felsefesine bağlı kalarak). Bu sözlerin orijinalini bilenlerin değişik çeviri önerilerini de hep duymak isterim, sonuçta bu sözlerin Türkçe'de daha sık duyulması gerekiyor artık:


Peter Kubelka:
"Bütün deneylerimi kurgu masasında bıraktım, gördüğünüz bitmiş bir filmdir."

Jonas Mekas - Sinemanın 100 yılına karşı manifesto (Şubat 1996):
Bildiğiniz gibi bu dünyayı ve üzerindeki herşeyi Tanrı yarattı. Ve herşeyin mükemmel olduğunu düşündü. Tüm ressamlar, ve şairler, ve müzisyenler şarkılar söyleyerek yaradılışı kutladı ve herşey iyiydi. Ama tam değil. Bir şey eksikti. Bu nedenden 100 yıl önce Tanrı film kamerasını yaratmaya karar verdi. Ve bunu yaptı. Ve sonra bir yönetmen yarattı ve ona bunları dedi "Al sana film kamerası denen bir alet. Git ve film çek ve yaradılışın güzelliğini ve insan ruhunun hayallerini kutla, ve eğlenmeyi unutma.

Ama şeytan bu işi sevmedi. O yüzden kameranın önüne bir para çantası koydu ve filmcilere, "neden dünyanın güzelliğini ve ruhunu kutlayasınız ki, bu alet ile para kazanabilecekken?" dedi. Ve inanın veya inanmayın, bütün yönetmenler paranın peşinde koştular. Tanrı bir hata yaptığını farketti. Bu nedenle 25 yıl sonra, hatasını düzeltmek için, Tanrı bağımsız avant-garde sinemacıyı yarattı ve ona dedi, "Kamera burada. Al bunu ve yaradılışın güzelliğinin şarkısını söyle, ve eğlenmeyi unutma. Ama bunu yaparken zorlanacaksın çünkü bu alet ile hiç para kazanamayacaksın."

(...)

Herkesin başarmak ve satmak istediği bu zamanlarda, görünmeyenin, para veya ekmek getirmeyen, yakın tarihte, sanat tarihinde ya da herhangi bir başka tarih kitabında yerini alamayacak, kişisel şeylerin peşinde koşmak için, sosyal ve günlük dokuları kucaklayanları kutlamak istiyorum.

Bilgi otoyolunun tam ortasında ayaktayım ve kahkahalarla gülüyorum. Çünkü Çin'deki küçük bir çiçeğe konmuş bir kelebek daha şimdi kanatlarını çırptı, ve ben biliyorum ki tüm tarih ve kültür bunun sonucunda kökten değişecek. Biryerlerde, New York'un güneydoğusunda biryerlerde, bir kamera daha şimdi hafif ve yavaşça bzz diye bir ses çıkardı ve dünya artık eskisi gibi olmayacak. Sinemanın gerçek tarihi görünmeyen tarihidir. Bir araya gelen, sevdikleri şeyi yapan arkadaşların tarihidir. Bizim için, sinema, projektörün her yeni bzzında, kamera her bzz ettiğinde başlar. Kameramız her bzzzladığında, kalplerimiz ileri doğru sıçrar arkadaşlarım.

Stan Brakhage - Metaphors on Vision - 1964 - Görme Üzerine Mecazlar:
"İnsanların koyduğu perspektif kuralları tarafından yönlendirilmeyen bir göz düşünün… Kompozisyon mantığı tarafindan önyargılara boğulmamış, şeylere isimlerine göre tepki vermeyen, onun yerine hayatta her karşılaşılan objeyi bir macera sonunda algılayan bir göz… Yeşil kelimesini bilmeyen bir bebek için sizce çimlik bir alanda kaç değişik renk vardır? Şartlanmamış bir göz için ışık kaç tane gökkuşağı oluşturur? Peki bu göz ısı dalgalarını da hissedebilir mi acaba? Ne olduğunu anlamadığımız şeylerle dolu, sonsuz hareketle hayat saçan ve sayılamaz renk tonundan oluşmuş bir dünya düşünün. Herşeyin kelimelerle tanımlanmadığı bir dünya düşünün."

Fred Camper:
"Brakhage'ın sanatı daha önceden sindirilmiş duyguları, öngörülebilen formülleri, "hoş" görüntüleri defeder. Filmleri basit bir özete ya da mesaja indirgenemez, her izleyici zorunlu olarak farklı bir deneyim yaşayacaktır. Filme katılan izleyici sinemada bir sahneye bakıp orda gördüklerini arzulama, imrenme, onu anladığını sanma ve hayaller kurma gibi hislerin yaşandığı bir ruh halinde değildir. Onun yerine Brakhage hem çok daha azını hem de çok daha fazlasını ister izleyiciden, imajla dans etmesini ister."

Fred Camper:
"Hikayeli bir film, izleyende bazı beklentiler oluşturan sorunlar ve çelişkiler yaratır. İzleyici bunların çözülmesini ya da en azından belli bir sonuca varmasını bekler. Brakhage'ın filmleri ise bunun tam tersi bir prensibe göre şekillendirilmiştir. Filme hakim olan ve öngörülebilen bir yapı yoktur, vurgu an be an algıladığımızdadır. Bunu başarabilmesinin nedenlerinden biri filmlerinin kompozisyon, konu ve ritm açısından öngörülemeyecek değişikliklerden oluşmasındadır: filmin kurmaya başladığı her düzen, tam bu düzeni çözdüğünüzü düşündüğünüz anda bozulur. Bir Brakhage filmini izleme süreci, bir anlamda filmin konusunun parçasına dönüşür. Alışıldık ticari hikayeli filmde izleyicide körüklenen pasif izlemeye cevap olarak, Brakhage izleyicinin aktif olarak katılımını bekler. Birçok sinema izleyicisinin alışık olduğu, salonda ışıklar söndüğünde rahatlama duygusu, burada işlemez: İzleyici daha hızlı, daha net, ve daha derin görmeyi öğrenmelidir."

Stan Brakhage:
"Artık film çekmiyorum ama film şeritlerini boyuyorum. böylece kendimi representation (temsil etmenin) yarattığı ikilemlerden kurtardım. Hayalim görsel bir müzik, yani gözler için bir müzik (özellikle de filmlerimin bu aralar hep sessiz olmasından dolayı). Nasıl bir besteci 'müziksel fikirler' ile oynuyorsa, ben de filme özel fikirlerle oynuyorum."

Robert Breer:
"Yaşasın formsuz film! Edebi olmayan, müzikal olmayan, hikaye anlatmayan, görsel... Soyut bir dansa dönüşmeyen, ya da bir mesaj vermeyen... İmajlarından kaçılamayan... Kelimelerin imaj veya sesler olduğu, ve düşünceler gibi atlayıp zıplayan... Aynı yemek yemek gibi, bakmak, koşmak gibi bir deneyim... ağaç veya binalar gibi bir nesne... Akan ve çarpışan... Bir anlam üretmektense, kendisi bir anlam olan."

Robert Breer:
"Evet, elime gelen her şeyi filme koyuyordum. Ama genelde birbirinden mümkün olduğunca farklı imajları arkaarkaya dizmeye çalışıyordum. Akıcılığı ne kadar bozabilirsem o kadar iyi."

Robert Breer:
"Birbirini ardarda hızla takip eden ve harekete dönüşen kareler. Sinema budur."

Robert Breer:
"Özel olarak soyuda bağlı değilim, beni hareket eden herşey ilgilendirir."

Larry Jordan:
"Altını çizmem lazım ki, nasıl rüyalarımın anlamlarını bilmiyorsam, filmdeki sembollerden hiçbirinin tam anlamını da bilmiyorum. Umuyorum ki izleyicide şiirsel çağrışımlar uyandırırlar. Ben onların tamamıyla izleyicinin yorumlarına açık olmasını arzuladım."

Sidney Peterson:
"Bu görüntüler bizim mantığımıza değil, içimizdeki sonsuz belirsizlik evrenine hitap etmek amacındadır."